ABD’li fizikçi Albert Einstein bütün insanlık tarihinin en büyük bilim adamlarından biridir. Çağdaş fiziğin temellerini atan çalışmaları! bugün bile evreni ve evrende gözlediğimiz bütün olayları nasıl yorumlamamız gerektiğine yol gösterir. Yahudi bir ailenin oğlu olan Einstein, bugün Almanya Federal Cumhuriyeti’nin sınırlan içinde bulunan Ulm’da doğdu ve Münih’te öğrenime başladı.
Okul yıllarında matematiğe özel
bir ilgi duyarak bu alandaki yeteneğiyle sivrildi. 15 yaşındayken ailesi
İtalya’nın Milano kentine taşınınca Albert de İsviçre’ye geçerek Zürich
Teknik Üniversitesi’ne girdi. 1900′de bu üniversitenin kuramsal fizik
ve matematik bölümünü bitirdi. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra
Bern’deki patent bürosunda çalışmaya başladı. Bu görevden arta kalan
zamanlarında fizik çalışmalarını sürdürdü ve 1905′te fiziğin gelişmesi
açısından büyük önem taşıyan bir dizi inceleme yayımladı. Molekül
boyutlarının hesaplanmasına ilişkin yeni bir yöntem önerdiği ilk
incelemesiyle Zürich Teknik Üniversitesi’nden fizik doktoru unvanını
aldı. İkinci çalışması, ilk kez İskoçyalı botanikçi Robert Brown’ın
(1773-1858) çiçektozlarında gözlemlediği Brown hareketine ilişkindi.
Brown’ın gözlemlerine göre. çiçektozları gibi çok küçük parçacıklar
durağan bir sıvının içinde bile hiç durmaksızın rasgele hareket
ediyorlardı. Daha önceleri bu olayın, rasgele hareket eden sıvı
moleküllerinin küçük parçacıklara çarpmasından ileri geldiği
düşünülmüştü. Einstein bu incelemesinde Brown hareketini tümüyle
matematiksel olarak açıkladı.
Einstein’ın üçüncü makalesi de gene yıllar önce gözlemlenmiş çok ilginç
ve şaşırtıcı bir olaya açıklık getiriyordu. Üzerine ışık gönderilen bazı
maddelerin elektron yaydığı, ama ışığın şiddeti arttığında yayılan
elektronların enerjisinde (hızında) değil, yalnızca sayısında artış
olduğu biliniyordu. Einstein, fotoelektrik etki adıyla bilinen bu olayın
açıklamasını yaparken ışığın liem dalgalar halinde, hem de enerji yüklü
küçük parçacıklar biçiminde yayıldığını öne sürdü. Bu parçacıklar, yani
bugünkü adıyla fotonlar maddeye çarptığında atomlardan elektronları
koparıyor, ama serbest kalan elektronlar maddeden kurtulmaya çalışırken
atomların çekim kuvvetiyle enerji kaybediyordu. Einstein özellikle bu
çalışmasıyla 1921 Nobel Fizik Ödülüne değer görüldü.
Einstein’ın aynı yıl yayımlanan dördüncü incelemesi bütün öbür
çalışmaları arasında kuşkusuz en önemlisidir. Bu makalesinde açıkladığı
“özel görelilik kuramı”nı 1916′da daha da genelleştirerek “genel
görelilik kuramı”na ulaşmıştır. Görelilik kuramı, ışık hızına yakın
hızlarda hareket eden bir cismi durağan ya da aynı hızla hareket etmeyen
bir gözlemcinin nasıl algılayacağına ilişkindir. Einstein’ in kuramına
göre, cismin kütlesi, uzunluğu, hatta olay süresince zamanın akış hızı
cismin hızına bağlı olarak değişir. Bunlar, insana inanılmaz gibi gelen
devrimci düşüncelerdi ve benimsenmesi oldukça uzun bir zaman aldı.
Einstein’ın görelilik kuramlarıyla varılan en önemli sonuçlardan biri de
kütle ile enerjinin eşdeğerliliğidir. Demek ki, kütle bir enerji biçimi
olduğuna göre, kütleçekimini de bir kuvvet olarak değil, uzayda
kütlenin varlığından kaynaklanan bir enerji bandı olarak düşünmek
gerekir. Bu nedenle, uzaydaki büyük kütleli gökcisimlerinin yakınından
geçen ışık ışınlarının doğrultusunda bir sapma olur, bu da uzayın
“eğrilmesine” yol açar. Einstein, enerji ile kütle arasındaki
eşdeğerliliği ünlü E=mc bağıntısıyla gösterdi. Bu anlatıma göre enerji
(E), ışık hızının (c) karesi ile kütlenin (m) çarpımına eşittir. Işık
hızının karesi çok yüksek bir sayı olduğundan, çok küçük bir kütle çok
büyük bir enerjiye eşit olur. Einstein’ın özel ve genel görelilik
kuramlarına ilişkin makaleleri 1976′da dilimize çevrilerek İzafiyet
Teorisi adıyla tek bir kitapta toplanmıştır.
Dünyaca ünlü bir bilim adamı olan Einstein, 1914′te Berlin’de yeni
kurulan bir araştırma enstitüsünde fizik bölümünün yöneticiliğine
getirildi. I. Dünya Savaşı boyunca Almanya’da yaşadı ve kararlı bir
barışsever olarak savaş karşıtı eylemleri destekledi. 1918′de de barışı
büyük bir sevinçle karşıladı. Ama 1933′te Nazi Partisi’nin iktidara
gelmesi ve Yahudiler’e karşı yürüttükleri eylemler yüzünden artık
Almanya’da yaşaması olanaksızdı. Amerika’ya yerleşerek yaşamının sonuna
kadar uğraşacağı “birleşik alan kuramı” üstünde çalışmaya başladı. Ne
var ki, kuvvetlere ilişkin bütün fizik kuramlarını tek bir kuramda
birleştirmeyi amaçlayan bu çalışmasını sonuçlandıramadı.
Einstein bütün yaşamı boyunca dünya sorunlarıyla çok yakından ilgilendi.
Gerçek bir barışsever olmasına karşın, Hitler Almanya’ sında atom
bombası yapmak üzere çalışmalara başlanıldığını öğrenince, Almanya ve
Japonya’nın böyle bir bombayı kullanmalarını engeller düşüncesiyle atom
bombasının ilk kez ABD’de yapılmasına ön ayak oldu. Ama II. Dünya
Savaşı’nda bu bombaların Japonya’ daki Hiroşima ve Nagasaki kentlerine
atılmasından sonra, atom silahlarının denetlenmesini ve dünya barışının
kurulmasını içtenlikle destekledi. Alçakgönüllü ve sevecen bir insan
olan Einstein aynı zamanda bir müziksever ve yetenekli bir kemancıydı.